NEDEN BAŞKALARININ NE DÜŞÜNDÜĞÜNÜ ÖNEMSİYORUZ?

Dünyada iki tür karar verici vardır.

Birincisi, iç karar vericilerdir. Bunlar, her adımı, her seçeneği, olası her sonucu kendi kendini analiz eden ve bunu başkalarıyla asla konuşmayan insanlardır. Bu, başkalarının görüşlerini umursamadıkları anlamına gelmez. Reddedilmekten kaçınmanın bir yolu olarak tüm kararlarını kendi başlarına vermeyi seçerler.

İkincisi, dış karar vericidir. Bu insanlar sürekli olarak “Bu fikri beğendin mi?”, “Doğru muyum?”, “Bu elbise bana yakışmış mı? “Doğru şeyi mi yapıyorum” şeklinde tek başına değil takım olarak düşünülürler çünkü herkesin kendi süreçlerine dahil olmasını isterler. Başkalarından onay almadan ilerleyemezler. Bu da kişilerde başkalarının görüşlerine bağımlılık oluşturur.

Başkalarının görüşlerine bağımlılık, hayatımızın belki de farkında bile olmadığımız alanlarını etkiler.  Başkalarının ne düşündüğüne olan bağımlılık, bizim duygularımızı, isteklerimizi  bastırır. Bu da bizi gerçekten istediğimiz hayatı sürdürmenin sonuçlarından korkan bir kişilik haline getirir.

“Bunu yaparsam … diyecekler.”şeklinde ilerlediğimiz her an  insanların bizi yargılamasına izin verdiğimiz an olacaktır ve bu da mutsuzluğu kronik hale getirecektir.

  • Başkalarının sizin hakkınızda ne söylediği veya düşündüğü hakkında endişe ediyorsanız,
  • İyi fikirleriniz var ama kendiniz harekete geçmekten korkuyorsanız,
  • Başkalarının onayı olmadan verdiğiniz kararın, doğru karar olduğunu düşünmüyorsanız 

Başkalarının görüşlerine bağımlısınız demektir.

En büyük sosyal yanılgılarımızdan biri, başkalarının bizim hakkımızda ne düşündüğünün gerçekten önemli olduğu fikridir. Bu fikir kendimizi kabul etmemizin önündeki en büyük engeldir.

Hayatımız boyunca başarılarımızı yetersiz gördük ve kendimizi onaylamadık. Neden kendimizi onaylamaya başlamıyoruz ve bunun nasıl hissettiğini görmekten kaçıyoruz? Çünkü Ego benliğin bizi yönetmesine izin veriyoruz.

Ego-benlik sahte bir benliktir, bizim kendi imajımızı onaylanma ile gelişir. Bu onaylanma ihtiyacı, kendimize öz eleştiri yapmaktan korktuğumuz ve sürekli olarak kendimiz için olumsuz düşüncelere sahip olduğumuzdan dolayı ortaya çıkar.

Öz-onay, kendimizi kabul etmekten doğar, bu da aslında bizim, olduğumuz gibi, yeterli olduğumuzun kabulü demektir. Sürekli başkalarının ne düşündüğü hakkında endişeleniyorsanız, hayatta gitmeniz gereken yere asla ulaşamazsınız.

Başkalarının ne düşündüğünü umursamamanız için sebepler:

  • Bu Onların Hayatı Değil: Senin istediğini düşünme hakkına sahip olduğun gibi, insanlar da istediklerini düşünme hakkına sahiptir. İnsanların sizin hakkınızda düşündükleri, siz izin vermedikçe kim olduğunuzu veya ne kadar değerli olduğunuzu değiştiremez. Bu  senin  yaşaman gereken hayatın. Günün sonunda, kendi seçimlerinizi onaylaması gereken tek kişi sizsiniz.
  • Hiç kimse senin hayatına senin kadar yatırım yapmayacak. Sizin için neyin en iyi olduğunu yalnızca siz bilirsiniz ve bu, kendi seçimlerinizden öğrenmeyi gerektirir. Gerçekten öğrenmenin tek yolu, kendi kararlarını vermek, onlar için tam sorumluluk almaktır ve bu şekilde başarısız olursan, en azından başkasını suçlamak yerine, o kararlarından bir şeyler öğrenebilirsin.
  • Başkası için doğru olan senin için yanlış olabilir; Bir kişinin çöp olarak gördüğü şey, başka bir kişinin hazinesi olabilir. Hepimiz çok eşsiziz. Sizin için neyin doğru olduğunu yalnızca siz bilirsiniz.
  • İnsanlar size önerilerini, hatta emirlerini verdiğinde onlar için hiçbir risk yoktur. Onların istekleri ile verdiğiniz seçimleri yaşamak zorunda değiller  ama siz yaşamak zorundasınız.
  •  İnsanların düşünceleri, fikirleri ve görüşleri düzenli olarak değişir. Bu, şu anda biri sizin hakkınızda kötü düşünse bile, yakın gelecekte farklı düşünme ihtimallerinin yüksek olduğu anlamına gelir. Yani temelde, insanların düşünceleri gerçekten önemli değil.
  • Yaşayacak tek bir hayatın var, o zaman neden diğer insanların fikirleri hakkında endişelenerek onu harcarsın? Ne istersen yap, istediğin kişi ol.

Başkalarının düşüncelerinin ağırlığı sizin için bir yük haline gelebilir. Hayatınızı yaşamanızı engelleyebilir, çünkü tüm varlığınız (kişiliğiniz, düşünceleriniz, eylemleriniz) insanların görmek istediklerine ilişkin idealleştirilmiş bir standart tarafından kontrol edilir. Başkalarının hakkınızdaki fikirlerine bu kadar takıntılı olduğunuzda, kendi fikirlerinizi unutursunuz.

Umursamamayı bırakmak için bilinçli bir çaba gösterebilirsiniz. Başkalarının fikir ve düşüncelerine hitap etmekten vazgeçtiğinizde, gerçekten kim olduğunuzu öğreneceksiniz ve bu özgürlük, ilk kez nefes almak gibi olacak.

Yorum yap